Ne aramıştınız

11 Mayıs 2020 Pazartesi

KAKAOLU KEK

  Fotoğrafsız tariflerden, taslaklarda kalmış biri daha. 2014'ten.


   Ne zaman kek yapsam oğlum illa kakaolu-çikolatalı olsun ister. Bu da beslenme çantasına koymak için yaptığım keklerden biri. Klasik kek tariflerinden çok da farklı bir tarafı yok aslında. Dolayısıyla fazla anlatmaya gerek yok. Yedik,beğendik. Tarifi şöyle:

Malzemeler:
3 yumurta
1 bardak toz şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvı yağ
1/4 limonun suyu
1 portakal kabuğu rendesi (evde turunç vardı, ben onu kullandım)
1 pkt (25 gr) kakao
2,5-3 bardak un
Çay kaşığının ucuyla karbonat
1 pkt kabartma tozu
1 pkt vanilya
Yapılışı:
Fırını 170 der.ye ayarladım, o ısınırken kek harcını hazırladım.
Kuru malzemeyi birlikte eledim. Yumurta ve şekeri birlikte köpük köpük olana kadar çırptım. Süt, sıvı yağ, limon suyu ve portakal kabuğu(turunç kabuğu) rendesini ekleyip karıştırdım. Kuru malzemeyi de ekleyip homojen bir karışım elde edene kadar çırptım. Harcı, tereyağı ile yağlayıp un serptiğim kek kalıbına döküp fırına verdim. Kürdan testini geçene kadar (yaklaşık 40 dk) pişirdim.

3-2-1 POĞAÇA

   2019'dan kalma. Yine taslakta kalmış, yine fotoğraf yok. 



Geçen yıllarda çok moda olmuş ama benim her zamanki gibi o zaman yapmayıp ertelediğim tariflerden birisi bu. Meğer ne kadar lezzetli bir poğaçaymış. O kadar yumuşak oldu ki. Bırakın lezzetli olmasını, elinize aldığınızda hissedilen o yumusaklığın hatırına bile yeniyor yani. Bizim evin gurmesi oğlumdan da tam not aldığına göre bundan sonra sık yapılacaklar listesine ekleyebiliriz. Oğlum poğaça ve börekleri patatesli sevdiği için dolgu tercihini patatesten yana kullandım. Ama peynirle çok çok daha nefis olacak bence (ben peynir manyağıyım, kaliteli peynire hiç dayanamam). Çok da kolay bir tarif. Kabartma tozu miktarı sizi etkilemesin. Belli olmuyor yerken.


Malzemeler:
3 paket kabartma tozu
2 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvı yağ
1 tatlı kaşığı tuz
5 su bardağı un
Üzerine:
Yeterince galeta unu
Yapılışı:
Fırınımı ısınması için 180 der.ye ayarladım. Yağ ve yoğurdu yoğurma kabına kabına alıp karıştırdım. Ardından diğer malzemeleri ekleyip yumuşak bir hamur elde ettim (hamurun kıvamı harika oldu). 10 dakika kadar, üzeri kapalı olarak hamuru dinlendirdim. Daha sonra cevizden biraz büyük parçalar koparıp elimde yuvarlak olarak açtım. İçine 1 tatlı kaşığı patatesli harçtan koyup yuvarlayarak kapattım. Ardından galeta ununa bulayıp yağlı kağıt serdiğim tepsiye dizdim. Hazırladığım poğaçaları ısınmış fırında koyup üzeri kızarana kadar pişirdim.

Not: Kaşarla şahane oluyor. Sıcak sıcak yemeye doyulmuyor.

ETLİ KEREVİZ YEMEĞİ


Bakın ne buldum. 2012'de taslak olarak kaydetmişim ama öylece kalmış. Muhtemelen o an fotoğraf ekleyemediğim için taslağa almışımdır. Sonra da neden devamı gelmemiş bilmiyorum. Neyse, fotoğrafsız falan ama en azından tarif olarak yayınlayayım bari. 8 yıl sonra :))

Daha önce hep z.yağlısını, portakallısını ve çorbasını yaptığım kerevizin, bu kez etli yemeğini yaptım. Bu da güzel oldu. Tavsiye ederim. 



Malzemeler:
150 gr kadar kuşbaşı et
1 orta boy kereviz
1 orta boy soğan 2 diş sarımsak
1 kaşık salça
Tuz, karabiber
Yapılışı:
Eti, 3-4 kaşık yağda kavurdum. Üzerine 1 bardak kadar su ekleyip haşlanmaya bıraktım. Bu sırada kerevizi soyup küp küp doğradım. Bir tavada, az sıvı yağda kerevizi soteledim. Etin suyu kalmadığında, ince ince doğradığım soğan ve sarımsağı ekleyip kavurdum. Salçayı ve kerevizi ilave edip, 3-4 bardak sıcak suyla birlikte, kısık ateşte pişmeye bıraktım. Piştikten sonra tuzunu ve karabiberini ayarlayıp, altını kapattım.

6 Mayıs 2020 Çarşamba

HELLO!YAZASIM GELDİ


Ne yazmak istediğimi bilmiyorum. Sadece, şu an nöbetteyim ve içimden bir şeyler yazmak geldi, o kadar. Uzun zamandır girip bakmadığım blogumla ilgili, az önce bir istatistik maili geldiğini farkettim. Veee hala blogumu tıklayanlar varmış, yuppiii. Şimdi böyle alakasız, yemek tarifi dışında bir şey yazınca belki blog kategorim de değişir, belki farklı içerikler ekleyerek yazmaya devam ederim. Belli değil. O kadar çok şey yaşadım, o kadar ders çıkardım ki hayattan. Özeti: Hiçbir şey kesin değil. Kalbini temiz tutup pozitif düşündüğünde kendine yine pozitif olanı çekmek dışında. Ama çıkardığım derslerin en bombası: Vicdanını, iyi niyetini yönelteceğin insanları çok iyi seçmelisin. Herkese aynı hassasiyetle yaklaşmamak seni kötü biri yapmaz ama herkese karşı iyilik meleği kesilmek, her halta kendini üzecek kadar vicdan yapmak seni enayi, kullanılan, faydalanılan ve en sonunda mutsuz yapar. 

Neden kayboldum ortadan?

Küskündüm, yorgundum, kırgındım, bıkkındım, çok yoğundum, bunalmıştım, nefes alamıyordum... Bir sürü sebebi var. Çok yıkmak istediler beni. Çok da yıprattılar. Çok incindim, çok kullanıldım. Yıllarımı, asla değmeyecek koskoca bir HİÇ için harcattılar. Ama farkında değiller, içimdeki gücü uyandırıp şu an olduğum kişi olmamı sağladılar. O yüzden, yaşadıklarımda katkısı olan tüm art niyetli çıkar budalalarını affediyorum, kendilerine teşekkür ediyor ve evrildiğim kişi olarak, sadece yanımda olmasını istediğim kişilerle yoluma devam ediyorum.

Ortalarda görünmediğimi fark eden oldu mu bilmiyorum. Bu yazdıklarım kimi ne kadar ilgilendirir bilmiyorum. Yazmaya devam eder miyim, onu da bilmiyorum. Ama çok net olarak bildiğim bir şey var ki, kendi içime yönelerek yaptığım kişisel gelişim yolculuğum, kendimi olgunlaştırma sürecim durmamacasına devam edecek. Öğrenmenin, gelişmenin sonu yok çünkü. Hem, öğrenmemiz gereken en önemli konu, okumamız gereken en önemli kitap kendi içimiz değil mi?(bir ara, okuduğum kitaplarla ilgili de yazarım belki. Elle tutulup gözle görülen, mis gibi kağıt kokusunu içime çekebildiğim kitaplar, kendi içim kadar önemli olmasa da benim olmazsa olmazım). Ha, yoğunum dedim ya; Çalışıyorum, kendimi geliştiriyorum, kitaplar okuyorum ve bir yandan da 4. üniversiteme devam ediyorum. Bunda da lisans tamamlarsam, ünvan değişikliği istemek suretiyle jübilemi yapacağım Allah izin verirse. 

İşte böyle. Neden yazdığımı bilmemekle birlikte, saçmalamış olabileceğimi düşünüyorum şu an :D 

Okuyanlar bir selam çakarsa sevinirim bence. 

Kendinizi sevin, önemseyin ama narsistliğe kadar da gitmeyin aman. Hoşçakalın.